Yaşamımdaki temel mücadele bu iki kavram arasında. Elde etmek için değil, gücüm yettiğince dağıtmak adına.
Bu yazıyı tasarlarken kimi dostlarımızın hoşuna gitmeyeceğini de düşündüm. Yazı, hemen hepimize getirilen bir eleştiri. Bu sayfayı ne kadar kısa sürede kapatırsanız (gereksiz ya da ben mi uğraşacağım abi yaa tavrıyla) işte size de getirdiğim o kadar güçlü bir eleştiri.
Üç farklı noktada eleştirilerimi toparladım: bilgi (kaynak içerir), eşitlik ve adalet (kaynak ve yorum), çevre duyarlılığı ve insani duyarlılık (yorum).
Bilgi
2013 yılında dünyanın toplam serveti 241 Trilyon $ olarak hesaplanmış. Dünya servetinin %86′sını nüfusun sadece %10′u elinde bulunduruyor. Dünyada 98 bin 663 kişinin serveti 50 milyon doların üzerinde. 1 milyon 87 bin kişinin ise 10 ila 50 milyon dolar arasında geliri var. Raporun orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.
Ülkemizdeki 102 bin kişi toplam varlığımızın %50’sinden fazlasına sahip. (2012’deki araştırmadan tahminle üretilmiştir.)
Dünya Sağlık Örgütü‘nün (WHO) yaptığı araştırmalara buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca Sabah Gazetesi’nde yer alan Dünya Servet Haritası da burada yer alıyor.
Eşitlik ve Adalet
Kendimize, yaşamımıza, etrafımıza ve varlıklı insanların yaşamlarına baktığımızda lüksün her bir yanımızı nasıl da sardığını görebiliriz. Teknolojik araçlara dokunmadan incelersek oturduğumuz evler, evlerimizdeki aksesuarlar, pahalı döşemeler, mobilyalar, kullanılan elektrik, harcanılan su…
Bireysel olarak giysilerimiz. Hiç de azımsanmayacak bir servet akıtıyoruz giysilere. 300-500 TL’lik gömlek, etek, pantolon ve saire, ki üst limit yok, ortalama rakamlar. Varlıklı kişileri incelersek lüks yatlar, evler, arabalar ve aksesuarlar. Öyle ihtişamlı ve çekici geliyor ki lüks, hemen herkesin hayallerini süslüyor. Gülücüklerle dolu bir yaşam…
Bir de madalyonun diğer yüzü var. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2011 yılında yaklaşık 768 milyon kişi temiz içecek suya erişemedi ve 1,2 milyar kişi hala açlık sınırının altında yaşıyor. Sefalet içerisinde bir nefes alıp verme oyunu sanki. Ancak yaşamın ta kendisi!
Dünyanın toplam serveti, eşitlik adına tüm nüfusa dağıtılsa kişi başına 51.600 $’lık bir servet düşüyor. (Kaynak) Kimileri için ömürleri boyunca göremeyecekleri kadar büyük bir meblağ, kimileri için ise tatil giderleri denecek kadar küçük bir rakam.
İşin korkutan kısmı ise lüks ürünler her geçen gün ayrıştırıcı biçimde yaşamımıza her alanda girmeye devam ediyor. Bunun bizlerdeki baskısı ise lükse yetişmek ve seviye arttırmak adına sahip olduklarımızı daha az paylaşmak! Evet, unuttuğumuz, yüzümüze çarpıldığında da zaman zaman utandığımız bir değer: paylaşmak!
Çevre duyarlılığı ve İnsani Duyarlılık
Çevreye duyarlı halkımızın ve sanatçılarımızın son dönemlerde çevre ve şehircilik politikalarına karşı eylemlerde yer alması beni mutlu etmiştir. Çevre için yaşam kalitemizi günlerce terk edip eylemlerde yer alabiliyoruz. Yalnızca bu pencereden bakınca hakikaten de memnuniyet verici bir gelişme. (Yaftalama, hakaret, küfür ve şiddet olmadığı sürece her düşünce saygıyı hak eder!)
Ancak yaşamın bütününü ele alınca hiç de çevreci olmadığımız, insani duyarlılığımızın dahi gelişmediği ortaya çıkıyor. Bunları uzatmadan maddeler halinde sıraladım. Listeyi dilediğinizce uzatabilirsiniz:
- Çevrecilikten bahsederken hayvan besleyerek özgürlüklerini yok ediyoruz!
- Deri aksesuarlar, mobilyalar, döşemeler vs. kullanarak yaşama olan saygımızı, çevreye olan duyarlılığımızı çok net gösteriyor, dünyanın içine ediyoruz!
- Deri giysiler: ayakkabılar, çantalar, montlar ve kürkler… Müthiş gidiyoruz, devam edelim.
- İsraf edilen tüm her şey. Giysi ve yiyecekler. Yeniden üretilmek için çevre daha fazla zarara uğruyor.
- Lüks ve bireysel araçlar. Motor kapasiteleri ile yakıt tüketimi ve CO2 salınımı katlanıyor.
- Yaşamımızın hemen her köşesinde üretimi esnasında yeryüzünü yaşanmaz hale getirecek pek çok ürün mevcut. Çok azının farkındayız!
İnsani duyarlılık noktasından bakarsak;
- Gece kulübünde açtırılan bir şişe içki, ülkemizdeki bir ailenin aylık geliri olabiliyor.
- Yıllık tatil programımızın bedeli bir ailenin yıllık gelirine eşit olabiliyor.
- Bir giysimiz ya da aksesuarımız bir ailenin aylık geliri olabiliyor.
- Bir öğüne harcadığımız para bir ailenin aylık mutfak giderlerine eşit olabiliyor.
Bireysel tasarruf için yaşamımıza entegre etmemiz gereken pek çok sınırlama var. Toplumsal tasarruf için ise sınırlamalar yetersiz, paylaşmayı bilmek, yeniden kazanmak durumundayız.
Tüm eleştirilerden kendimizi kurtarmak için bahanelere sarılabiliriz. Mesela “Ben kazandığım her bir kuruşu hak ediyorum.” diyebilirsiniz. Hak etmeniz konusunda size bir şey diyemem, bilgim yok. Ancak kimsenin yoksulluğu ve sefaleti hak etmediğini çok iyi biliyorum!
Bill Gates’in eleştirisine de bakmanızı öneririm.