Yaşamımızda her taş yerine oturamayabiliyor. Çünkü yaşam sürprizlerle dolu.
Bu sürprizler kimi zaman iyi kimi zaman da kötü olabiliyor.
Zaman zaman işler tersine gider.
Küçücük krizler dahi dizlerimizin bağını çözüverir.
Pasif daireye odaklandıkça boğulma şiddetimiz artar, nefes alıp vermekte güçlük çekeriz.
İşte tam da böyle zamanlarda mucizeler bekleriz. Birilerinden yardım bekleriz, en yakın çevremizden.
En doğal hakkımız olarak görürüz çünkü çocukken düştüğümüzde elimizden tutup kaldırır büyüklerimiz.
Bu alışkanlık derinleşir ve beklentiden çok hak olarak görülmeye başlanır ilerleyen yaşlarda.
Bir yardım bekleriz, dostlarımızdan. Acaba deriz. Olmadı, Allah’tan dileriz o mucizeyi; “Beni kurtar.” (Amin)
Doğru adresler hepsi. Çalmak da lazım tüm kapıları. Ancak doğru ile gerçek arasındaki farkı görmek de lazım.
Gerçek adres bizim ta kendimiz.
Mucize…
Bedeninizi aşıp yaşamınızı saran sorunları aşmak için mucize beklememek lazım.
Mucize olmak da gerekebilir.
Yapabiliriz, yapabilirsiniz.
Kendimizin, yaşamımızın ve bir çok yaşamın mucizesi de olabiliriz.
Birkaç adım kenara çekilmek, sıfır düşünce ile enerji toplamak, azim ve sabır ile eyleme geçmek…
Mucize…
Belki de birkaç adım ilerimizde.
Yalnızca sebebi olacak kişiyi bekliyor, soyutluktan somutluğa geçirecek esas kişiyi…
SENİ…