Eğitmenlik Anıları – 1

Her işin kendine göre güzellikleri, zorlukları vardır. Eğitmenlik de aynı şekilde güzellik ve zorluklara sahiptir. “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” atasözü tam da buraya uygun. Çok keyifli olduğu kadar da emin olmalısınız ki oldukça da zor.

Eğitim Anıları serisinde eğitmenlik kariyerim boyunca başıma gelen tuhaflıkları, komiklikleri, öğretici ve anlamlı olayları sizlere aktaracağım. Bu seriden isteyenler ders çıkartabilir, isteyenler de eğlenebilir, yoruma açık..

11.12.2010 tarihinde Afyon Kocatepe Üniversitesi Ar-Ge Kulübü‘nün davetlisi olarak “İş Planı Hazırlama Eğitimi” gerçekleştirmek üzere sabaha karşı 04.00 gibi Afyon’dakiotele giriş yaptım. 05.00’a doğru yatabildim ve 08.00 gibi kalktım. Perdeyi araladığım gibi kapattım hemen. Dışarısı bembeyaz kar. Eğitim tehlikede mi derken Kulüp Başkanımız Okan ÖZDEMİR bana ulaştı ve herşey yolunda dedi. Hazırlandım ve beni aldılar eğitim salonuna götürdüler. Paten yaparak salona girdim, düşmeden çok şükür.

Ertesi gün de Adana Sanayi Odası Başkanı Sayın Ümit ÖZGÜMÜŞ‘ün de katılacağı “Girişmcilik” eğitimim var. 2 gün öncesinden Afyon – Ankara otobüs biletim, Ankara – Adana uçak biletim 11.12.2010 akşamına alınmıştı.

Afyon’daki eğitim gayet başarılı bir şekilde bittive 3 saatlik uyku ile karlı Afyon – Ankara yoluna çıktık. Görüş mesafesi öylesine düştü ki zaman zaman otobüsyolun ortasında durdu, bekledi. Benim Ankara – Adana uçağım da uçtu tabi. Başka uçak yok o gece ve sabah erken.

23.30’da Ankara Otobüs Terminali AŞTİ’ye vardım. Bütün firmaları zıplayarak geziyorum, hepsi dolu. Biri 24.00 aracı ve 1 kişi rezervasyon yaptırmış. Gelmezse bilet senin dediler. Afedersiniz, gözleri dönmüş cani gibi yazıhanenin önünde bekliyorum. Bilet elden gidecek diye gelene gidene ters ters bakıyorum gelmesin diye :)

Harekete 10 dakika kaldı: görevliye “ver bileti” diyorum “olmaz bekle” yanıtını alıyorum. Sinirliyim ancak belli de etmemeye çalışıyorum derken patladım ve klasik “sen benim kim olduğumu biliyormusun, ben dünyanın bir ucundan yarın ki eğitim için özel davetli olarak geldim. Rötardan dolayı uçağı kaçırdım, eğer bileti vermezsen yarın ülkeyi terket başın belaya girer” diye sıralarken, bileti kestirdim ve atladım otobüse. Ben de şaşkınım, dayak dahi yiyebileceğimi düşünürken :)

Binmez olaydım :) Önceki günden 3 saatlik uyku + 8 saatlik eğitim performansı üzerine 7 saatlik Afyon – Ankara yolculuğu sonrası Adana’ya kadar uyurum derken, önümdeki koltukta minik bir dada :)

O dadalığını yaptı yol boyunca ben de “ya sabır” çektim. 07.30’da Adana’dayım ve hala bir önceki günden  3 saatlik uyku var sadece. Otele girdim, duş + kahvaltı ve SMMM Odası’ndaki eğitim salonuna gittik.

Eğitim 8 saatti ve harika geçti. Oldukça keyifliydi ve sahnede kesinlikle bir esneme ya da gevşeklik olmadı. Ben de kendime şaşırdım, bünye sağlammış.

Eğitim sonrası aşağıdaki enerjileri aldık :)

Dönüş yolu için 22.00 uçağı ile İzmir’e uçtum, 02.00 aracı ile de Balıkesir’e hareket ettik ve sabah 05.30’da ailemin evine girebildim.

Eğitmenlik gerçekten büyük keyif veren bir meslek. Sahnede olmak, “bilen” sıfatıyla yer almak, kitlelere birşeyler anlatmak, eğlenmek, öğretmek hepsi gerçekten büyük keyif veriyor. O keyfi yaşamanın küçük bir bedelini yukarıda size anlattım. Kimileri için bir hikayedir. Bizler için ise rutin iş temposu. Ekmek parası mücadelesi..

Yaptığınız işten keyif alırsanız, ödediğiniz bedellerden de keyif alırsınız. Ödeyeceğiniz her bedel sizi o işe/mesleğe, daha da bir tutkuyla bağlar. Bizimkisi de bir aşk hikayesi…

Leave a Reply

%d