Açtım bile :)
Biraz isyankar bir başlık ve yazı oldu, peşinen bilin isterim. Dikkat ettiğim bazı hususları vurgulamak, dikkatimden kaçmayan bir takım etik dışı mevzuları da sizinle paylaşmak istedim. Zaman buldukça bir kitap denemesini de karalıyorum, orada ilgili bölümde daha derli toplu bahsedeceğim bu mevzulardan.
Gelelim asıl mevzuya; 7/24 sosyal medyada gündem koklayan, kendini otorite gören, gündeme göre pozisyon alan, olaya göre tavır takınan, doktorla doktor, manavla manav olan ancak özünde kendini halkın ta kendisi gören, ağzı iyi laf yapan, dili güzel kıvrılan tipler var hani. Evet evet o işte, bildin! Bu tiplerin samimiyet şemsiyesi altında oynadıkları oyunlardan bahsedeceğim biraz size. Bunlar biraz dijitali iyi kullanan sosyal medyacı nesil. Bir de dönemin adamı olma yarışında olan, offline dünyada kıpırdayanlar var, onlara biraz büyüteç tutalım istiyorum. Çekirdekler hazırsa başlayalım :)
İddialı unvan (title’ı severler)
Altını bir şekilde doldururlar, nasıl olduğu önemli değil. Zaten sana bana göstermek için kullanmazlar, yukarıdakilere “ben buradayım görün” demek için kullanırlar. Tepeden inme unvanı “işte Xlerin naçizane yakıştırması” olarak sunarlar, geçerler. Sen de “Ne ara böyle oldu allalla” der bakakalırsın, evet.
Gündemsever (asla kaçırmaz)
Kaçırdıklarına şahit olmadım. İlgili ilgisiz, her olayda vatandaşın duygusunu “sömürecek” bir açı bulurlar ve “prim yapmak” için an be an gündemi takip ederler. Önemli bir yetenekleri var; her olayda “prim yapacak açı ve söz bulma” konusunda üstlerine yok. Biz de hep birlikte vay be “adam ne de farklı açıdan yaklaşmış” der, layklar, duvarlarda paylaşırız. Az hazırcı olmasak da bir görsen o laykladığını, nereden ne aşırıp, neler ekleyip de neler yapıyor farkına varsan, apışıp kalacaksın ama neyysee. Suç sende değil dostum, düzen çok elverişli bu simsarların oyunu için. Birkaç kişisel gelişim kitabı oku, gündemi, yazarları takip et, insanların neleri beğenip paylaştığını izle, sen de o farklı paylaşımları yapmaya başlarsın merak etme. Ama sen o kadar layk alamaz, popüler olamazsın. Bu kadar da basit değil, arkadaş profesyonel, inan :)
CEO/Kurucu (altı kurtarmaz)
Ceo ama full time sosyal medya çalışanı mübarek. Abi iki telefon görüşmesi bir müşteri ziyareti ile haftayı bitirir, müthüş yoğun algısı ile sana bana asla cevap vermez, dönmez ancak dijitalde makam mevkiye göre layklamadığı post da kalmaz. Farkına varınca “E bu full online ne ara iş yapıyor ki” der kalırsın. En ufak toplumsal bir olayda yukarıdaki madde devreye girer. Bir, iki başarılı iş, iddialı unvan ve abartılı bir algı ile kulağına ismi çalındığında “ula bu kim ki diye” araştırırsın ve gördüklerin karşısında “e birader sadece bunları yapıp da nasıl oluyor böyle algı” dersin. Olur kardeşim, çünkü o simsar bir ceo.
Dürüst, çalışkan ve sıra dışı başarılı
Bu vatandaşlar dürüstlükten, samimi olmaktan, çok çalışmaktan, asla yılmamaktan bahsederler. Başarılı olmanın formülünü paylaşırlar sürekli. Burada sıkıntı yok, doktor sağlıklı olmak zorunda değil hastayı iyileştirmek için. Ancak kendilerini sunuş biçimleri sorunlu. Yarattıkları algı ile kendilerini dürüst, çalışkan ve sıra dışı başarılı gösterirler. Gerçek ise çok farklıdır. Çok küçük bir örnek ve dehşet verici sorular silsilesi; sosyal medya hesaplarında 5-6 haneli takipçileri vardır. Analiz edildiğinde tek bir günde 20.000-200.000 arasında takipçi sayısı artışı göze çarpar. Nereni açtın da o kadar kişi bir günde organik geldi kamil? E o zaman sen bunları satın almışsın. :)
- Neden satın aldın?
- Fazla kişi tarafından takip ediliyor olma algısı ile ne hedefledin?
- Buradan yediğin ekmek hakkın mı? Dürüstsün, samimisin, çalışkansın ya hani. Helal haram da iyi bilirsin çünkü sen.
- Bu minik ancak hileli adımlar ile yukarı doğru perçinlemeni insanlara hangi ambalajda sunuyorsun?
Bu tipler gördüğünüz üzere sosyal medyada dahi bu tür hilelere başvuran, fırsatçı, toplumsal olayları sürekli koklayıp prim peşinde olan kişilerdir. Rahatsız edici nokta hile ve fırsatçı olmaları. İşlerinde, ilişkilerinde kim bilir neler yaptılar, yapıyorlar, yapacaklar… Bunları da biliyoruz da bize düşmez ifşa etmek, vatandaş olarak sadece ilgili mercilere bildiriyoruz.
Devlet keriz!
Eğitmenlik ve danışmanlık yapıyorum yaklaşık 10 yıldır. 80’den fazla kurumsal firma ile çalışmamız oldu bu sürede. İlginç pek çok insanlarla da karşılaştık, iletişim kurduk. Tavrım her zaman dürüstlükten yana olmuştur. Hatta bu yüzden hizmet bedelini tahsil edemediğimiz zamanlar da azımsanmayacak kadar olmuştur. Şöyle biraz detaylandırmaya kalksam inanın buralar derlenmez toplanmaz hal alır, o sebeple sadece bir tipi burada paylaşmak isterim sizlerle;
Kosgeb aracılığı ile devlet kobilere belirli alanlarda ve miktarlarda destekler veriyor. Danışmanlık ve eğitim desteği de ayrı ayrı bulunuyor. Görüştüğümüz firmalardan bazıları -ki tanışık olduğum bazı kişiler- hile teklif ediyor. Ben hile diyorum ancak siz doğru kelimeyi tahmin ediyorsunuzdur. Şöyle; biz eğitimleri yapıyormuşuz gibi yapalım, sen projeyi onaylat, kılıfı da uydur, yarısını sen al destekten gelecek paranın, yarısını bana ver, böylece yürüyüp gidelim. Bak bu tiplerin tamamı bir de dürüst, müslüman, namuslu olarak kendilerini gösterirler ve bulundukları cemiyet de bu özelliktedir. Pek çok dürüst insanın bulunduğu bu tür cemiyetleri maske olarak kullanırlar.
Çok şükür, bunlarda da param kalmıştır ancak asla birlikte ip atlamamışımdır. Bizim sektör ve yaptığım iş önemli bir potansiyele sahip. Eğer onun bunun suyuna gitseydik şimdiye ihya olmuştum. Ziyanı yok, bizim gözümüz çokta değil, sadece hakkımızda.
5-10 yıl içinde çok hızlı büyüyerek hayal gibi görünen yerlere tek bir adımla gelebilirsiniz. Geldiğiniz yerden de yukarılara çıkabilirsiniz aynı yöntemler ile. Ancak unutmayın, vardığınız noktadan daha önemlisi nasıl vardığınızdır. Zira bu, hayat boyu sır kalacak kadar gizemli bir yöntem değil ve bir tek akıllı da siz değilsiniz. Hepimiz hak ettiğimiz kadarız. Bugün nerede olduğunuz bu yüzden önemli değil. Nereye, nasıl gidiyoruz, buna bakalım.