Bir şeyler yapmak zorunda mıyız?

İnsanoğlunun ilk günlerinden bugüne baktığımızda ürkütücü bir değişim yaşandığını görebiliriz. Geriye doğru baktığımızda sevimli görünse de ileriye doğru bakınca -bilgi, deneyim eksikliğinden- bu yıkıcı değişimler ürkütücü görünüyor. Bu değişimleri sağlayan kuşkusuz insanoğlunun sınırları zorlaması, merakı, azimle çalışması. 

Geçmişten bugüne, tüm insanlar bu çaba, merak içinde olmamıştır. Kimileri değişime ve gelişmeye(?) karşı direnmiş, hiçbir şey yapmamış ya da değişimin dışında kalmış, kimileri sadece izlemiş, kimileri de büyük bir şevkle çalışmış ve bugünlere erişmişiz.

İnsanoğlunun tarih boyunca bir şeyler yapma isteği bugün de devam ediyor. Bugün Mars’ta koloni kurma hayalini planlayan ve bir takvime yayan girişimlere de tanıklık ediyoruz. SpaceX şirketinin CEO’su Elon Musk, 10 yıl içerisinde Mars’a ilk insan kolonisini göndermeyi hedeflediklerini açıkladı. (Yarınlarımız ne gibi gelişmelere gebe, hayal edince ürkmüyor değilim.)

Bir tarafta izole olan ya da gelişim ve değişimi seyredenler, diğer tarafta ise değişime ve gelişime öncülük edenler. İki konumda da çok uç örnekler mevcut ve aradaki fark korkutucu. Bir şeyler yapmak ya da yapmamak…

Academy aracılığı ile kimi zaman kurumsal eğitimlerde kimi zaman da üniversitelerde seminerlerde motivasyon konuşmacısı olarak yer alıyorum. Bu programlarda katılımcılardan zaman zaman “İlla bir şeyler yapmak zorunda mıyız?” gibi sorular da geliyor. Cevabı aslında gayet basit; hayır! Hiçbir şey yapmadan da asgari bir hayat sürebiliriz. Kendimizi tüm değişimlerden izole ederek Amazon’daki kabileler gibi değişen dünyayı uzaktan izleyebiliriz. Ancak değişim ve gelişim kabul etsek de etmesek de insanoğlunun doğasında var. Doğduğumuz andan şu ana şöyle bir bakarsak, nasıl bir değişim ve gelişim yaşadığımızı kabaca görebiliriz.

İlk Yarış

Ana rahmine ilk spermlerin düşmesiyle aslında yarış başlıyor. Yumurtayı ilk dölleyen sperm ile (siz, ben) şu anki özelliklere sahip olduk. Yumurtalığa ulaşan ilk sperm, içeri girerek yumurtanın kabuk bağlamasını sağlıyor ve diğer tüm spermler ölüyor. Bir nevi birinci gelen spermin eseriyiz :) Dünya, hızla değişiyor ve gelişiyor. Rekabetçi olmak, geçmişte hiç olmadığı kadar anlamlı, hayatta kalmak ile eş değer. Bu sebeple yarışın ritmine ayak uydurmak ve bir şeyler yapmak durumundayız.

Değer Yaratmak

Eğitimlerimde genellikle sorduğum ve katılımcılarla birlikte yanıtladığımız bir sorudur “İnsan neden yaşar?” sorusu ve “Mutlu olmak için” şeklinde yanıtlarız. Ne yaparsak yapalım mutlu olma umuduyla yapıyoruz. Ancak neyle mutlu olduğumuz da önemli. Eğer mutlu olma sebeplerimiz soyut ve sürdürülebilir değilse, dünya denen gezegende belirli bir süre yaşayıp göçen bir yolcu olarak kalırız. Eğer mutluluğumuz başkalarının mutluluğu üzerine ise mutluluğun ve etkisinin çarpanı da yüksek oluyor. Gezegende de yolcu değil, muavin, şoför oluyoruz.

Eğer yolcu olmaya itiraz edip muavin, şoför olmayı seçmeselerdi bugün ateş, tekerlek, lamba, araba ve daha nice temel icat yapılmamış olacaktı. Tarihe bakıp ilham almamak elde değil.

Sonuç olarak; kendimiz için “illa ki bir şeyler yapmalıyız“. Rekabetçi olmalıyız. Yapabiliyorsak değer yaratmalıyız. Topluma, doğaya, gelecekteki insanlığa faydalı aksiyonlarda yer almalıyız. Yaptıklarımızın çarpan etkisini bugün göremeyebiliriz, anlayamayabiliriz. Bugünden gelecekteki noktaları birleştirmek oldukça zor bir şey ancak aksiyon halinde kalırsak, rekabetçi olursak, geriye dönüp baktığımızda noktalar birleşecektir.

Leave a Reply

%d